Değer vermek, değer görmek anlamına gelmiyor her zaman.
İnsan sever, hoşlanır, anlaşır ve anlaştığı ölçüde
karşısındaki kişiye güven bağları ölçüsünde gönülden gelen bir değer verir.
Bazı huylarından vazgeçer, inandığı bazı değerleri törpüler, yapmadığı veya
yapamayacağını düşündüğü bazı söylemleri bile hayata geçirir. O’nunla
anlaşmak için kendinden vazgeçer. Sırf karşısındaki için…
Aylar geçer, yıllar geçer belki de bir ömür geçer. Bir
bakmış ki yaptığı onca uğraşın karşılığı bomboş. Verdiği değeri görememiş.
Görememenin de ötesinde bir ömrü heba etmiş. Geçirdiği onca zamana koca bir ‘’AH’’
diyerek hayatına kaldığı yerden kaybettiği onca zamanın boşluğuyla devam eder…
Belki de şimdi evet kesinlikle gerektiğinden fazla değer
verilmemesi gerekir insanlara diyebiliriz. Fakat bu düşüncenin de yanlış olan
tarafı şu; herkes aynı şeyi yaparsa yine değer verilemeyecek insanlığa. Yine
saygısızlık, küfürleşme, kötülük ve ne kadar kötü olgu varsa hepsi ortaya
çıkacak. İnsanlığın ve Dünya’nın bu kadar kötü olması, İnsanların birbirine
saygısızca yaklaşması da belki de bu noktadan çıkıyordur kim bilebilir…
Doğru ve güzel olan; verdiğimiz değer ölçüsünde değer
görmesek de değer verelim tüm
yakınlarımıza, arkadaşlarımıza, çevremize ve
Dünyaya… Ancak bu şekilde iyiye ve güzelliğe kavuşabiliriz. Tıpkı bir ağaca su
vermek, bir kediye ve herhangi bir hayvana yiyecek vermek gibi düşünün. Karşılık
yok, beklenti yok… Aynı şekilde de insanlara bunu yapabiliriz.
İyilik; çaba
harcamadan yapılan ve karşılığında sonsuz bir haz alınan tek olgudur. İyilik
olsun diye bile değer verilebilir herkese. Az veya çok. Karşılık beklemeden.
Unutma!...
Değer gördüğün kadar değer verirsen, hiçbir zaman
değer göremezsiniz. Ama değer görmesen bile değer verirsen, her daim kazanırsın.
Bu küçük, anlamsız ve yalan Dünya da olmasa bile, sonsuz hayatta kazanırsın. Ama Elbet
kazanırsın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder